İlk Defa Avrupa'ya Gidiyorsanız Sizi Şaşırtacak 15 İlginç Gerçek
İlk kez Avrupa'ya seyahat edecekler için para, güvenlik, kültür şoku ve toplu taşıma gibi konularda bilmeniz gereken ilginç ve pratik bilgiler.

İlk kez Avrupa'ya seyahat edecekler için para, güvenlik, kültür şoku ve toplu taşıma gibi konularda bilmeniz gereken ilginç ve pratik bilgiler.

İlk kez Avrupa’ya gidiyorsanız aklınızda bin tane soru olması çok normal. Vize, konaklama, para birimi derken; aslında kimsenin söylemediği ama gidince "Keşke biri bana bunu önceden anlatsaydı" diyeceğiniz çok ilginç detaylar var. Bu yazıda klasik rehberlerden biraz uzaklaşıp, Avrupa’yı ilk kez görecek Türk gezginler için hem şaşırtıcı hem de işinize gerçekten yarayacak bilgileri toparladım.
Birçok kişi Schengen vizesi alınca tüm Avrupa’ya girilebildiğini sanıyor ama durum öyle değil. Schengen bölgesi; Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Hollanda gibi 20’den fazla ülkeyi kapsıyor, ancak İngiltere, İrlanda, Balkanların bir kısmı ve bazı Doğu Avrupa ülkeleri bu bölgenin dışında. Yani tek vizeyle kıta içi çok yere gidebilirsiniz ama "Avrupa Birliği" ve "Schengen" kavramlarının aynı şey olmadığını bilmek önemli.
→ İngiltere, İrlanda, Bulgaristan, Romanya ve bazı Balkan ülkeleri için Schengen dışında ayrı vize veya giriş şartları gerekebiliyor.
Türkiye’de yanınızda mutlaka bir miktar nakit taşımaya alışkın olabilirsiniz, ama birçok Avrupa şehrinde marketten toplu taşımaya, kafeden müzeye kadar her şey kartla ödeniyor. Hatta bazı kafeler ve küçük işletmeler nakit bile kabul etmiyor, sadece kart veya temassız ödeme alıyor. Bu yüzden, yurt dışı özelliği açık bir banka kartı veya kredi kartı hayat kurtarıyor.
→ Nordik ülkeler (İsveç, Norveç, Danimarka gibi) ve Hollanda gibi yerler neredeyse nakitsiz toplum mantığıyla çalışıyor.
Avrupa şehirlerinde toplu taşıma genelde düzenli ve dakik; ama hatlar, zonlar, bilet tipleri derken ilk bakışta karmaşık görünebilir. Google Maps çoğu şehirde toplu taşıma saatlerini gösteriyor, ayrıca bazı şehirlerin kendi uygulamaları var. Bilet makinelerinde dil seçeneği oluyor, İngilizce’ye alıp adım adım ilerleyebilirsiniz. Kartlı sistemle çalışan şehirlerde toplu taşıma kartı alıp içine bakiye yüklemek, tek tek bilet almaktan daha ekonomik oluyor.
→ Havalimanına indiğiniz anda Wi-Fi’ye bağlanıp şehrin resmi toplu taşıma uygulamasını indirmek iyi bir alışkanlık.
Türkiye’de çoğumuz restoranda sürahiyle su gelmesine alışığız ama Avrupa’da bu çok yaygın değil. Birçok restoranda masaya oturduğunuzda su isterseniz, size şişe su getirip ücret yansıtıyorlar. Bazı ülkelerde musluk suyu içilebilir durumda olsa bile, yine de servis ücreti alabiliyorlar. Sokakta ise ücretsiz içme suyu çeşmeleri (özellikle İtalya, İsviçre gibi yerlerde) hayli yaygın.
→ Marketlerden 1-2 litrelik su alıp gün boyu yanınızda taşımak bütçenizi korur.
Bazı Avrupa ülkelerinde bahşiş neredeyse zorunlu gibi, bazılarında ise neredeyse hiç beklenmiyor. Örneğin; Fransa ve İtalya’da servis ücreti hesaba dahil olabiliyor, ekstra bahşiş vermek zorunlu olmasa da iyi hizmete küçük bir ekleme yapılabiliyor. Almanya ve Avusturya’da yuvarlama yapmak veya %5–10 aralığında bırakmak yaygın. İskandinav ülkelerinde ise bahşiş daha az baskın; hizmet ücreti fiyatlara gömülü oluyor.
→ Hesabın altında "service included" yazıyorsa ikinci kez bahşiş bırakmak zorunda değilsiniz.
Avrupa’da, özellikle Almanya, İsviçre, Avusturya gibi ülkelerde pazar günü çoğu mağaza kapalı veya çok sınırlı saatlerde açık. Alışveriş merkezleri, marketler bile kapalı olabiliyor. Turistik merkezler (müze, restoran, kafe) genelde açık ama günlük ihtiyaç için markete uğrama planınız varsa, bunu cumartesiye kaydırmanız gerekebilir.
→ İlk gününüz pazar gününe denk geliyorsa, yanınızda temel atıştırmalık ve su olması işinizi kolaylaştırır.
Genel olarak Avrupa şehirleri sokakta yürürken kendinizi güvende hissedeceğiniz yerler ama özellikle turistik bölgelerde cepçilik çok yaygın. Paris, Barselona, Roma gibi şehirlerde metroda, kalabalık meydanlarda, kuyruklarda çanta, telefon ve cüzdan hırsızlıkları sık görülüyor. Değerli eşyalarınızı ön gözde taşımak, bel çantası kullanmak ve kalabalıkta farkındalığı yüksek tutmak önemli.
→ Cebinizde telefon taşıma alışkanlığınız varsa, toplu taşımada özellikle dikkatli olun.
Haritaya bakınca arası uzak görünen noktalar, gerçekte yürünebilir mesafede olabiliyor. Tarihi Avrupa şehirlerinde turistik yerler genelde aynı merkez etrafında toplanmış durumda. Metroya binmek yerine 15-20 dakika yürümek çoğu zaman hem daha keyifli hem de şehri hissetmek için daha iyi bir seçenek.
→ Günlük 15–20 bin adımı gözden çıkarırsanız, bir şehri 2–3 günde gayet iyi gezebilirsiniz.
Türkiye’de kullandığınız iki yuvarlak uçlu fişler, çoğu Avrupa ülkesinde birebir uyumlu. Ancak voltaj 220–240V aralığında; bu da Türkiye ile uyumlu olduğu anlamına geliyor. Yine de bazı otellerde farklı tip prizler veya az sayıda priz olabiliyor. Çoklu USB çıkışlı küçük bir priz dönüştürücü/uzatma adaptörü almak, özellikle birden fazla cihaz şarj edenler için büyük konfor.
→ İngiltere ve İrlanda’da üç uçlu farklı priz tipi kullanıldığını unutmayın; yanınızda dönüştürücü götürün.
Avrupa Birliği ülkelerinde polis, itfaiye veya ambulans gibi acil durumlarda 112’yi arayabiliyorsunuz. Bazı ülkelerin kendi ulusal numaraları da var ama 112, AB içinde ortak acil hat kabul ediliyor. İngilizce bilen biri telefona bağlanabiliyor, bu da dil bilginiz sınırlıysa size ekstra güven verebilir.
→ Telefonunuzda yerel SIM olmasa bile, çoğu yerde acil aramalar için şebeke bulunur.
Birçok otelde check-in saati 14.00–15.00 hatta bazen 16.00 olarak belirlenmiş durumda. Sabah erken uçuşla gidip otele öğleden önce varırsanız, odanız hazır olmayabilir. Çoğu otel valizlerinizi emanet olarak alıyor, siz de bu süreyi şehri keşfetmek için kullanabiliyorsunuz. İlk gün kıyafet ve ihtiyaçlarınızı küçük bir el çantasına ayrı hazırlamak bu yüzden iyi bir fikir.
→ Eğer ilk gün duş almanız veya dinlenmeniz şartsa, erken giriş (early check-in) imkanı olup olmadığını önceden sorun.
Özellikle popüler şehirlerde (Paris’te Louvre, Roma’da Kolezyum, Barcelona’da Sagrada Familia gibi) biletler çoğu zaman sadece online satılıyor veya kapıda çok uzun kuyruklar olabiliyor. Yoğun sezonda gitmiyorsanız bile, gitmeden önce resmi sitelere göz atıp biletlerinizi internetten almak hem zaman kazandırır hem de bazı yerlerde daha ucuza gelir.
→ Yaz aylarında veya bayram/tatil dönemlerinde son dakika bilet bulamamak sık yaşanan bir durum.
Türkiye’de bazı mekanlarda hesap sonrası uzun oturursanız gözlerin üzerinizde olduğunu hissedebilirsiniz. Avrupa’da ise özellikle kafe ve restoranlarda insanlar saatlerce oturup sohbet edebiliyor. Garsonlar sık sık masaya gelip "Bir şey ister misiniz?" diye rahatsız etmez. Hesabı istiyorsanız sizin talep etmeniz gerekir, masaya otomatik gelmez.
→ Hesap için genelde "Could we get the bill, please?" demeniz yeterli.
Büyük şehirlerde turizm çalışanları genelde İngilizce biliyor ama küçük kasabalarda veya ileri yaş gruplarında durum her zaman böyle değil. Yine de basit kelimeler, çeviri uygulamaları ve beden diliyle çoğu sorunu çözebilirsiniz. İnsanlar, nazik ve yavaş konuşan yabancılara yardımcı olma konusunda genelde istekli.
→ Google Translate’in çevrimdışı dil paketini önceden indirirseniz internet yokken bile çeviri yapabilirsiniz.
Avrupa’da turist olarak yaptığınız belirli bir harcama tutarının üzerindeki alışverişlerde, ülkeden çıkarken KDV’nin bir kısmını geri alma hakkınız oluyor. Bunun için alışveriş sırasında mağazadan "Tax Free formu" istemeniz, ülkeden çıkarken de havaalanında veya sınır kapısında formu onaylatmanız gerekiyor. Biraz bürokratik görünse de, özellikle elektronik veya marka alışverişlerinde ciddi miktarda geri ödeme alabilirsiniz.
→ Aynı gün ve aynı mağazada yaptığınız alışverişleri birleştirerek vergi iadesi için minimum tutarı yakalayabilirsiniz.
Bonus
İlk Avrupa seyahati, hayatınız boyunca unutmayacağınız bir deneyim olacak. Elbette vize, bütçe, uçak bileti derken işin stresli tarafları var ama bir yandan da, başka bir kıtayı ilk kez kendi gözlerinizle görmek tarifsiz bir heyecan. Buradaki ilginç bilgiler, sürprizleri biraz azaltıp keyif kısmını artırmanız için hazırlandı. Şimdi sırada, gitmek istediğiniz şehirleri seçmek, uçak biletinizi kovalamak ve belki de ilk Avrupa damgasını pasaportunuza eklemek var.